Emma Peel: Bu gümüş kase anneannemden kalma. Bu alışkanlık da… Her yılın son günü çiçek ekerdi bu kasenin içine. Yıl boyunca o çiçekleri canlı tutmaya çalışır, bir gün bile eksik etmezdi ilgisini. Karşıdaki Adam: Romantik ama boşa bir çaba… Yılın sonunu göremeden solacaktır o çiçekler. Emma Peel: Haklısınız. Solacaklar. Belki yarın akşamı bile göremeyecekler. Tam da bu nedenle devam ettiriyorum anneannemin alışkanlığını. Kimi zaman başarısızlığın da mutlu edebileceğini unutmamak için…
Emma Peel
Emma Peel: Demek meşhur Torino Atı‘nın torunu bu! Karşıdaki Adam: Aslında torununun torunu demek daha doğru olacak. Emma Peel: Elbette. Yine de ona dokunduğumda biri kulağıma “Ahlak, bireydeki sürü içgüdüsüdür,”* diye fısıldıyor sanki. * Friedrich Wilhelm Nietzsche
Emma Peel: Bu düzenek bana pek inandırıcı gelmese de, diyelim başarılı oldunuz. Diyelim, hafızamı boşalttınız… Her gece, her uykuda yeni rüyalar üretebileceğimin farkında değil misiniz? Karşıdaki Adam: (kötü kötü güler) Ha! Ha! Ha! Beni hala tanımamışsınız. Bu müthiş cihazın rüyalarınızı da emeceğini anlamamış olmanıza şaştım doğrusu. Emma Peel: (sadece tebessüm eder) …diyelim ki bunu da başardınız. Peki, her gece, her uykuda rüyanızda beni görmekten nasıl kurtulacaksınız? Bir rüyayım ben ve bu tümüyle gerçek bir cümle.
Karşıdaki adam: Beni o elindeki oyuncakla vurabileceğini mi sanıyorsun? Emma Peel: Bu bir oyuncak değil, bir laser tabancası. Üstelik görünen değil, görünmeyendir vurucu olan. Sol elimde ne olduğunu göstereyim mi?